Fehmi Koru: CB Erdoğan emeklilere ‘‘Size ikramiye yok’’ derken gerekçesi doğru, ancak muhatabı emekliler olmamalıydı

Fehmi Koru*

Şiarımız eskiden beri ‘doğruya doğru’ oldu; herhangi bir konuda birinin ağzından doğru olduğunu düşündüğüm bir tespit çıktığını işitirsem, kime ait olduğuna bakmaksızın, o sözlerin doğruluğunu tasdik ve söyleyeni tebrik ederim.

Dün son zamanların en doğru ekonomik tespiti -biraz uzunca olacak ama- şu cümlelerde karşıma çıktı:

‘‘En düşüğü 10 bin lira olan emekli maaşı, ömrünü kendisinin ve ailesinin geçimi için harcamış vatandaşlarımız için yeterli mi? Elbette değil. Peki, emekli maaşlarını arzu ettiğimiz düzeye nasıl yükselteceğiz? Devlet ve millet olarak daha fazla çalışacak, daha çok gelir elde edecek, ortaya çıkan kazançtan da emeklilerimize hak ettikleri parayı vereceğiz. Şimdi birileri çıkıyor, ‘Emekli maaşlarına 7 bin lira, 10 bin lira seyyanen ekleyelim’ diyerek kendi akıllarınca emeklilerimizi tahrik ediyor. Bakınız, bizim ülkemizde hâlihazırda 16 milyon emeklimiz var. Emekli maaşlarına 7 bin lira eklemek demek bütçeden yaklaşık 1,4 trilyon liralık, 10 bin lira eklemek demek 1,9 trilyon liralık bir kaynağı buraya aktarmak demektir. (..) Yani, 2024 yılı boyunca ülkemizde tek çivi çakmasak, tüm yatırım bütçesini buraya aktarsak bile bu gideri karşılamaya yetmiyor.’’

Bu tespiti AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 160 bin emeklinin yaşadığı Kütahya’da yaptı.

Ülkemizde 16 milyon emekli var. Geçen yıla kadar bu rakam 13 milyonun altındaydı; Yıllarca direndiği genç yaşta emeklilik hakkı kazanmak isteyenlerin oluşturduğu itirazcıların taleplerini karşılama kararı almasıyla, 3 milyon yeni emekliyi zaten kalabalık olan kitleye Cumhurbaşkanı Erdoğan katmıştı.

Nüfusun 85 milyon olduğunu düşünürsek, o rakamın içerisinde 16 milyonluk emekli kitlesi hayli yüklü.

Dediği gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, birilerine bir defaya mahsus bile olsa 10 bin TL ikramiye sunmak, bütçeye hayli ağır bir yük getirir.

Cumhurbaşkanı ‘‘Çalışmalı ve kazanmalıyız’’ diyor, ama o kadarı yetmez, ayrıca hepimiz tasarrufa riayet etmeli, devletin gelirlerinin heba edilmesini önlemeli, bunu yaparken her türlü fedakarlığa da katlanmalıyız.

Sorun da işte yukarıdaki paragrafta yatıyor: Tasarruf yapması gerekenler israf konusunda titizliğe kulak asmazken, tasarruf yapmak bir yana günlük hayati -temel ihtiyaç- harcamalarıyla 15 günü ancak geçirebilenlere, bütçe kaygıları gerekçe gösterilerek, sabır telkininde bulunuluyor.

Daha önce burada devletteki israfın boyutlarını yazmıştım. Aktarayım:

‘‘Devlet, geçen yılın Haziran ayında, ‘tasarruf genelgesi’ yayımlayarak uyulması gereken tedbirleri tamim etmiş.

Bakanın ‘defter-kağıt’ tasarrufu titizliğinin devlette mukabili var mıymış peki?

Okuyalım:

“Tasarruf Genelgesi’nin yayımlandığı Haziran ayında, yaklaşık 235 milyon TL olan devletin kırtasiye harcaması, Aralık ayına gelindiğinde yaklaşık 7 kat artarak 1 milyar 607 milyon TL’yi geçmiş.”

Ne olmuş görüyorsunuz: Tasarruf yapacak devlet, kırtasiye harcamalarını tam 7 kat artırmış…

O kağıtlara o kalemlerle neler yazdılar acaba?

Kırtasiye harcaması böyle de, ‘makam’ sahibi olunca beklenen -gelmez veya verilmezse istenen- araç ve gereçlerde durum nedir dersiniz?

‘Temsil, tanıtma, ağırlama’ ile kast edilen nedir bilmiyorum, ama o alandaki harcamanın da altı ay içerisinde tam 17 kat arttığını biliyorum.’’

Bu arada, Kütahya’da emeklilere bir defalık ikramiye ile devletin bütün dengelerinin alt üst olacağı bilgisini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görev yeri olan Cumhurbaşkanlığı için bu yıl bütçeden ayrılan miktarın 12 milyar 283 milyon 843 lira olduğunu ve geçtiğimiz yıllarda bütçeye yıl içerisinde ekler yapılmak zorunda kalındığını da hatırlatayım.

Madem hatırlatmalar yapıyorum, o halde yine önceki yazılarımın birinden emeklilerin durumunun son beş-altı yıl içerisinde ne hale geldiğine dair birkaç bilgiyi de buraya taşıyayım:

‘‘Eskiden (2007-2016) ortalama bir emekli maaşı asgari ücretin yüzde 20 üzerindeydi. Şimdi ortalama bir emekli maaşı asgari ücretin yüzde 25 altına düşmüş durumda.

Bu emekli maaşı işini bir de GSYH açısından inceliyoruz.

Mesela 2012 yılını örnek alalım. Ülkenin hasılası 1 trilyon 581 milyar lira. Ve o yıl emeklilere ödenen toplam maaş 105 milyar lira. Emeklilere ödenen maaş GSYH’nın yüzde 6,66’sı ediyor. Unutmadan söyleyelim: 2012 yılında 10 milyon 383 bin emekli vardı.

Şimdi durum ne?

2022 yılına bakalım.

Ülkenin hasılası 15 trilyon lira. Ve emeklilere ödenen toplam maaş 669 milyar lira. Emeklilere ödenen maaş GSYH’nın yüzde 4,46’sı ediyor. Unutmadan söyleyelim: 2022 yılında 13 milyon 993 bin emekli var.

2012 yılında 1 emeklinin maaşı GSYH payı 5,34 iken bu pay 2022 yılında 2,66 oldu.

Ve seçim yılı 2023. İlk 9 aylık verilere göre emeklilere bir miktar zam verilmiş. (yılın ilk yarısında)

Emeklilerin toplam maaşlarının GSYH payı yüzde 4,46’dan 5,64’e çıkarken 1 emeklinin payı da 2,66’dan 3,98’e çıkmış.’’

Yani, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bütçeyle ilgili verdiği bilgiler doğru, ayrıca oradan çıkartmamız amaçlanan sonuç da yanlış değil; birileri israftan kaçınıp tasarrufa riayet etmeli ve devlet bütçesinin dengeleri bozulmamalı; ancak israftan kaçınması ve tasarrufa riayet etmesi gerekenler listesinde emekliler herhalde son sırada yer alır.

Hatta en son sırada.

Emeklilerin bir kilo kıyma almak için sabahın köründe Et ve Süt Kurumu (ESK) mağazaları önünde kilometrelerce kuyruk teşkil etmelerinin de gösterdiği manzaraya bakıp, onları onurlu bir hayata kavuşturmak için, öyle bir defalık ikramiyeler yerine, birkaç yıl öncesine kadar yararlandıkları imkanlara -hatta daha fazlasına- kavuşturmanın yolları aranmalı.

[Devletin israfıyla ilgili bilgileri Çiğdem Toker’in, emeklilerin durumlarının yıllar içerisinde nasıl bozulduğuna dair bilgileri de İbrahim Kahveci’nin yazılarından kendi yazılarıma aktarmıştım.]

*Bu yazı fehmikoru.com adresinden aynen alınmıştır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir